Bir dolap dolusu kitaplığımda Ahmet Ümit’in kitaplarını rahatlıkla seçebilirsiniz ve Ahmet Ümiti tanımamı sağlayan Sultanı Öldürmek adlı kitabı görebilirsiniz…
Sultan… Kalbinin Sultanı… Ya da Osmanlı Sultanı…
Kitabı okuduğumda aslında bu kitabın sadece tarih ile ilgili olacağını sanıyordum. Tabi bunda Ahmet Ümitin kitaplarını daha önce okumamamında etkisi vardı. Fakat sonra bir kitaba bir ismin en fazla bu kadar yakışabileceğini düşündüm. Bunu düşünmemin sebebini kitabı okuduktan sonra rahatlıkla anlayabilirsiniz. Ama ben size kısa bir ipucu vermeden duramayacağım.
Müştak Serhazin 60 yaşlarında, 21 yıl önce çok sevdiği sevgilisi olan Nüzhet Özgen tarafından terk edilen bir Tarih Profesörü… Ve kendisini kalbinin sultanını öldürmekle suçlayan bir adam. Sözde değil gerçekte…. 21 yıl sonra gelen bir telefon ve ardından bir yemek daveti…
Bu davete gittiği zaman sapında Fatih Sultan Mehmet’in tuğrası olan mektup açacağını kalbinin sultanına sapladığını düşünen Müştak Serhazin… Düşünen diyorum çünkü o da bundan emin değil. Neden mi?
Psikojenik füg hastalığı yüzünden cinayet sırasında akıldan silinen bir kaç saat… Ve muhtemel olan cinayetin şüphesiyle hayatını devam ettirmeye çalışan Müştak Serhazin….
Gelgelelim tarihin kitabın içine işlenişine. Ahmet Ümitin çoğu kitabında da tarihi kullanarak geçmiş ile günümüz arasında köprü kurma işlevi olduğunu diğer kitaplarını okuduktan sonra kavradım. Tarihi kalbinde barındıran ve sonuna kadar hayatının bir parçası yapmış olan Müştak Serhazin, aslında bünyesinde iki farklı kişiliği barındırıyordu bu kitapta. Fatih Sultan Mehmet ve Müştak serhazin…
Tüm olay örgüsü içerisinde bir insanın hem uysal, sevecen, iyi hem de kararlı, korkusuz ve katil olabileceği vurgulanıyordu. Müştak Serhazin kendi benliğindeki çelişkileri, Fatih Sultan Mehmet’in çelişkilerini çözümlemeye çalışarak bulmayı düşünüyordu. Bu olayda Fatih Sultan Mehmed’in ölümü ve o ölüme giden yollar sırasıyla veriliyordu. Fatih Sultan Mehmed’in gerçek ölüm sebebi hakkında kitapta verilen tartışmalar sağlam temellere dayandırıldığı için okuyucu bunları rahat bir şekilde okuyabiliyordu.
Tabi sadece ölümünü değil, II.Memed’in babası II. Murad ile tahta çıkış mücadelesini, ona her daim muhalif olan Çandarlı Halil’in gölgesindeyken İstanbul’u kuşatmaya daha 12 yaşında karar vermesini, bunu başarıp Osmalı’yı bir impatatorluk haline getirebilmesini de anlatıyor. Tabi bunları Müştak Serhazinin beynindeki düşüncelerle okuyoruz.
Ölüm… Sultanların ölümü… Biri kalbinin sultanı… Diğeri de Fatih Sultan Mehmed…
Hangisi daha kötüydü?
21 yıldır sevdiği kadını öldürdüğünü düşünmek,
Çok sevdiği Fatih Sultan Mehmed’in ölümünün ayrıntılarını düşünürken Nüzhet’in ölümüyle bağlantı kurmaya çalışmak…
Ne demişti Tahir Hakkı… “Aşk, dostluğu öldürür.” Sen bana aşıktın bunu bir kader gibi görüyordun, bir alın yazısı gibi… Belki de sonsuza kadar öyle kalacağına inanıyordun… Daha da fenası bunu bana da inandırmıştın. Bir kadın için belki de gurur verici bir durum, ama ben azap çekiyordum…