
Bitti… dedi.
Daha yeni başlamışken,
Ne bekliyordu yaşamdan?
Almayı umduklarını bile alamamışken,
Ah! Haksızlık etmemeliyim,
Bir hayali vardı,
Hayatın içinde kalabilmeyi,
Geçmişteki korkaklığı silebilmeyi,
Direnebilmeyi,
dilemişti daima…
Ama şu anda geçti…
Geçmişi geçirmişti.
Ah! Ama yine de haksızlık etmemeliyim,
Geçmişte yitirdiklerine kıyasla,
Şimdi geçmiş ellerinin arasında,
Bir kadın…
Geçmişle kalmasını sağlıyordu,
Bu adamın…
Hayatın tutukusunu yitirmiş gibi
Savrulurken adam
Hissetmeyi unutmuşcasına
hissetmeye çalışıyordu
Kadını ellerinin arasında…
Bitti…
Adamın sonu iyi bit-medi.
Kadının sonu iyi bit-medi.
Kadının sonu iyi bitmedi.
Adam tamamen bitti…
Kadınların sonu muallakla devam etti…
Bir kaygı bir kuşku,
Hayata dair bin tutku,
Ne kaldı geriye,
Ah! Tamam yine de haksızlık etmemeliyim,
Hayat devam et-medi-ti,
Sönmüş bir mumun ışığında,
iki gölge kaldı,
Yaşamın ucunda…
Ah! Haksızlık etmemeliyim,
Bir şey daha kaldı..
Ölümle gelen iki dost hikaye,
V-a-r-d-ı.
Vedat Türkali ve Bir Gün Tek Başına adlı eseri…
27 Mayıs’ı ortaya çıkaran koşulları anlatıyor aslında Vedat Türkali’nin bu eseri. Bu zamanları anlatırken gizli bir komünist örgüte girmekle suçlanan ve küçük burjuva olarak nitelendirilen başkahraman Kenan’ın üzerinden dönüyor hikaye. Kenan’ın geçmişle günümüz arasında gel git yaşamasını sağlayan şey ise arkadaşlarıyla içmeye gittiği bir günde Felsefe öğrencisi olan Günsel ile tanışması ve Günselin Kenan’ın hayatına girmesi oluyor.
Ardından yaşanan olaylar, Kenanı’n karısı Nermin ile ilişkişini sorgulaması, Dünya da neyin önemli olduğunu düşünmeye başlaması ve hayatta direnmeye değer şeylerin varlığını fark etmesi, Kenan’ın düşünce ve bakış açısıyla okuyuculara sunuluyor.
Ve kaçınılmaz sonların başlangıçta belli olduğunu anlıyoruz kitabı tamamen okuduğumuzda.
Hayata dair serzenişlerimiz, bir ölümle son bulduğunda,
Hayat, hiç kaile almamamışçasına devam eder, diğer insanları içinde barındırmaya.
“Günsel’in dupduru gülümseyen bakışlarından kurtulmak ister gibi uzandı Kenan, dağınık saçlı başını göğsüne çekip yavaşça bastırdı. Bir şeyler demek istiyor, beceremiyordu.”
“Günsel, Kenan’a acıyarak bakıyordu ilk kez. Duramadı. Yıkılacağım. Döndü birden, yürümeye başladı. Otlar, çiçekler arasında kanayan bir yerine basarak yürüyordu.”
“Karşı koymayı bırakmıştı Nermin, duvar dibine yumulu, karnına kapanmış, öylece kalmıştı. Tekmeleri, yumrukları, içine gömdüğü iniltilerle, hıçkırıklarla karşılamaya çalışıyordu.”