Sınırlar…
Hayatımızı anlamlandırmaya çalıştığımız sınırlarımız…
İnsanlara yaşamaları için verilen sınırlar. Belirlenen çerçevelerde hayatımızı sürdürmeye çalıştığımız sınırlarımız. Canım sınırlarımız. Hiç niye diye düşündünüz mü? Neden bizi belli sınırların içine sokup, yaşamamızı söylüyorlar bu sınırların içinde? Daha fazlasını yapabilme imkanımız varken elimizdekilerle yetinmek niye? Dünyanın güzelliklerini görme isteğimiz engelleniyor adeta çünkü dünyayı sadece görmelerini istedikleri hali ve kadarıyla görüyoruz.
Doğ, büyü, okula git,- hayatını iyi geçirmek istiyorsan iyi bir okula gidip iyi bir derece ile mezun ol- evlen, çocuk sahibi ol, çocuğa iyi bir gelecek sağla, öl…
Yaşam bu kadar mı? Hiç fark ettiniz mi hayatımız bu emeller etrafında şekilleniyor ve himaye altına giriyor. Farklı pencerelerden hayata bakmak engelleniyor. Yaşamı, dünyayı küçümsemekten başka hiç birşey değil bu. Nedir peki yaşam? Dünya nedir ki?
Yaşadığımız sınırlarla, yaşadığımız anlara takılıp diğer bütün güzellikleri görmemizin engelleniyor olması çoğu insanı rahatsız ediyor. Bundan şikayetçi olunca da farklı olan taraf olarak kalmak insanların bu şikayetlerini dışarı yansıtmasını da engelliyor.
Yaşam, tüm bu farklılıklara rağmen hayatını kendin himaye edince yaşamaya değer oluyor.
Hayat, bir çocuğun uçurtmasının ipini kendi isteğiyle elinden bırakması gibi. Uçurtmayı özgür kılmak senin elinde durmasından daha fazla haz veriyorsa sana ve sen o uçurtmanın ipinin bırakılmaması gerektiğini biliyor ama yine de bırakıyorsan hayatını kendi istediğin şekilde yaşıyorsundur. Zamanın akıp gitmesine takmıyor hatta zamanın akması sana haz veriyordur çünkü zamanın geçmesiyle yeni şeyler yaşayacağını biliyorsundur.

Aynı bu fotoğraftaki gibi aslında hayat. Belli bir sınıra kadar hayatı yaşamana izin veriliyor. Tabi istenilen çerçevede. Ve sınırın ilerisine geçmeyi genellikle düşünmüyorsundur. Oysa sınırı geçip bir kayığa binip istediğin yere gidebilirsin. Orada seni korkunç bir fırtına da bekliyor olabilir cennet gibi bir adada. Peki hangisi olduğunu denemeden nasıl bileceksin?
Ben bilmem
Ne bildiğimi de bilmem
Ne bilmediğimi de
Ne gerek var diye de düşünmem
Dans ederim yağmurda
Yağmur yağması için dua da
Ya da yağmur yağarken güneşin çıkması
Haz verir bana
Ben kimim
Onu da bilmem
Ağaçlar güzeldir mesela
Ya da bir kedi bir köpek
Ama en güzeli uçan bir kuş
Ne bileyim tatlı bir bakış
Sevimli bir gülüş
Yaşam içinde kayboluş
Yine de bilmem
Gerek var mı ki
Yürekten gülünce
Neye güldüğünün önemi
Var mı ki
Ya da neye gülemediğinin
Acıyı içinde hissettikten sonra
Ondan kaçmaya gerek
Var mı
Sadece sen çabaladıktan sonra
Sende kalan her şeyin
Sana ait olduğunu bilmeye gerek
Var.