Dağınıklığımı seviyorum… Bazen açık bırakıyorum evimin tüm kapılarını bazen de dibine kadar kapatıyorum. Yemek yaparken dolaplarımı tam kapamıyor, açık bıraktığım camımdan kedilerin girmesini seviyorum. Dağınık bırakıyorum masamın üstünü; bana ait her bir malzemenin yerini dağınıklığımda bulmak iyi hissettiriyor. Biliyorum orada ve biliyorum benim. Evet, bazen bulamıyorum aradığım eşyayı ya da çok sevdiğim kıyafetimi. Fakat hiç beklemediğim bir anda çıkıyor karşıma. Anlıyorum böylelikle bana ait olan şeyin benden gidemeyeceğini. Açık bırakıyorum mesela gece lambamı, yakmıyorum evimin diğer ışıklarını. Etrafa süzülen ışık umutlu hissettiriyor beni, karanlıkta yolumu bulmamı sağlayacakmış gibi.
Hayatımı da dağınık bırakıyorum çoğu zaman, ben dağıtıyorum ve yine ben topluyorum. Yoruluyor muyum? Evet, bazen… Ama seviyorum dağınıklığımı; beni ben yapıyor sanki. Hayatta düzenli olan ne varsa kaçıyorum, sevemiyorum planı da rutini de… Bir anda olmalı her şey, bir anda gelmeli camımın dışındaki inşaat sesleri, bölmeli uykumu. Sinirlenmeliyim önce sonra kalkmalı ve elimi yüzümü yıkamalıyım. Ardından güzel bir kahvaltı. Hayat bile bu kadar dağınıkken ben ne için toplu olmalıyım?

Bırakıyorum dağınık kalsın, siz de bırakın dağınık kalsın.
Başımıza ne geldiyse düzeni, istikrarı istemekten gelmedi mi? Oysa ben bir anda gitmek bir anda da dönmek istiyorum. Kaybetmek ardından da kazanmanın zevkine erişmeyi bekliyorum. Ama bazen kendime bakıyorum; hayatımda düzen isterken bile bunu dağınık yapıyorum. Bu benim işte; benim dağınıklığım içimdeki düzenden gelmekte.
wow!! 40Kendini gerçekleştirememiş hayallerin yolcusu
BeğenBeğen