birini tanıdım

Birini tanıdım geçenlerde, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu eserinde yer alan “Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu” cümlesini gördüm kadının yüzünde. Sadece kadın, 23 yaşına girmişti ve 3’üncü çocuğuna hamileydi.

12 yaşında babasını kaybetmiş, 18’ine girdiğinde annesinin ve sevgilisinin inadına yaşadığı yerden çok uzak bir yere kaçmış, erken yaşta bir evlilik gerçekleştirmişti. ‘Şu anki aklım olsa asla evlenmezdim’ dedi gözlerime bakarak. Bazen neden diye soramazsınız, yaraları açmak neyse de onları tekrar dikmeye yetecek kadar gücünüz olmayabilir. Sormadım zaten ama kendisi anlattı. Kısaca, babasının ölümünden sonra değişen hayatını başka bir adamla tamamlamaya çalışan bir kadının hikayesini dinledim. Daha fazla detaya girmek istemiyorum. ‘Sadece çocuklarım için katlanıyorum’ dedi. Ayrılmak istediğini söylediğinde kocası ‘çocuklardan birini alıp git’ diyormuş. Sonrasındaki cümleler, ‘nasıl bırakayım ben çocuklarımı’, ‘iyi babalık ediyor, etmese zaten asla yanında kalmam’ şeklinde sıralandı. Hayatına alışkanlık ya da yeni bir başlangıçsızlık ile devam ediyordu. Bu arada kocasıyla kendisi arasında yaş farkı olduğunu da belirtmeliyim. Kadın, hiç tanımadığı bana sanki yıllardır paylaşmak isteyip de paylaşamadığı her düşüncesini aktarıyordu. Nedense yabancılaşmadım. Aksine yaşadıklarını yaşıyormuşçasına dinledim. Son çocuğu yanlışlıkla olmuştu ve eşi aldırmasına izin vermemişti. Kadının vücudu hamile kalmaya uygun olmadığı için bundan önceki çocukları da erken doğmuş, hatta her doğumunda vücudunda bir hasar kalmıştı. Şu anki hamileliğinde ise kalçası kırılmıştı. Bana evlenmeden önceki fotoğraflarını gösterdi. O zamanlar gözlerinde yanan ışıktan şimdi geriye bir parça kalmıştı; o da çocuklarının ruhlarıydı. 23 yaşında genç bir kadın, hayallerini, umutlarını yüreğinin en taze yerinde koruyordu, bunu net bir şekilde gördüm. Ama konuşmaya ihtiyacı vardı, anlatmaya belki anlaşılmaya en çok da görülmeye. Sanırım onu gördüğüm için kendisini saklama ihtiyacı duymadı.

Artık hiçbir kadının saklanmaya ihtiyacı olmamalı. İnsanları görmek, durmak, dinlemek, anlamaya çalışmak gerekiyor. Günümüzde kimsenin kimseye tahammülü kalmadığı bu dönemlerde kendime her daim bunu hatırlatıyorum; gör, dinle, anla…

O kısacık konuşma genç kadın için çok şey ifade etti. Bundan sonraki hayatı nasıl ilerler bilmiyorum ama her hikayenin bir hayatı olduğunu biliyorum. Bu yüzden kadının hikayesi de hayat kadar akıcı bir şekilde ilerleyecek. Hikayenin mutlu sonla bitip bitmemesi de önemli değil, umarım yolculuğu sırasında ‘ben gerçekten mutluyum’ dediği anlar olur.

yirmi üç yaşında genç bir kadın

daha genç zamanlarından seslendi bana

dönüp baktım yavaşça

‘ne bakıyorsun’ demedi, başladı anlatmaya

‘üç çocuğum var benim’

‘ama ben hala çok gencim’

yıl 2023, yirmi üç yaşında genç bir kadın

gösterdi bana fotoğraflarını

daha genç zamanlarından

saçları açık, kısa ve renki

gözlerinde çok daha derin bir sızı

yakaladım,

kaçırdı bakışlarını

yirmi üç yaşında bir kadın

‘çocuklarım’ dedi.

evvel zamanlardan kalma

bir sesi dinledi

‘daha genç zamanlarımda kaykay yapardım ben’ diye devam etti

ne zaman büyüdükte içimizde bir şey öldü,

büyümek şart mı yoksa sadece bir yanıltmaca mı?

tam o esnada gözlerine baktım

2023 gerçeği

bekliyordu beni

bir çift soğuk gözde

Yorum bırakın